Atatürk Türkiye’sinde Ekümenlik Ortodoks Patrikhanesi ve Bizans Projesi
Kapak: Uğur Özgiray
Yayın Tarihi: 04.03.2008
ISBN: 9789944931434
Dil: TÜRKÇE
Sayfa Sayısı: 521
Cilt Tipi: Karton Kapak
Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı
Boyut: 14 x 21 cm
Tanıtım Bülteni
Dünyada varolduğu günden beri, insan topluluklarına yön veren, tarihin her döneminde insanlığı derinden etkileyen olguların başında hiç şüphesiz din gelmektedir. Hemen hemen aynı şeyleri emreden, yasaklayan ve insanlığa huzur vaat eden dinler; zamanla birbirine rakip olmuş milyonlarca masum insanın öldüğü kıtalararası savaşlara neden olmuşlardır. Hatta aynı dinin mensupları bile anlayış farklılığından (mezhep) dolayı, tarihin en korkunç soykırımlarını sırf din adına gerçekleştirmişlerdir. Önceleri Çok Tanrılı (paganizm gibi) olan dinler zamanla Tek Tanrılı (Semav - Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık gibi) dinlere doğru bir süreç yaşamıştır.M.S. 30'lu yıllara gelindiğinde Kudüs'te İsa Mesih adında bir peygamber bölge insanlarına yeni bir din öğretisi hakkında tebliğe başlamıştır. Hristiyanlığın kurucusu olarak kabul edilen Hz. İsa hakkındaki bilgiler, tamamen İncile ve Yeni Ahiddeki mektuplara dayanmaktadır. Hz. İsa nın üç yıllık tebliğ dönemi hakkında ne bu kitaplarda ne de başka tarih kaynaklarda detaylı bir bilgi bulunmaktadır..
Biraz da okuyucuya önbilgi olması açısından bir şeyi düzeltmek istiyorum. Hz İsa yeni bir dinin tebliğcisi değil, kendinden önceki Tevrat’ın tastikçisidir ve kendinden sonra Hz Muhammed’in geleceğinin habercisidir. Hz İsa yeni bir dini kurmak için değil, Yahudilikteki yanlış itikatları düzeltmek için gönderildi. (“Hani, Meryem oğlu İsa, “Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah’ın size, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak gönderdiği peygamberiyim” demişti. Fakat (İsa) onlara apaçık mucizeleri getirince, “Bu, apaçık bir sihirdir” dediler”. Kuran-ı Kerim/SAFF SURESİ/06.AYET). Nasıl din haline geldiğine gelince, Hz İsa bugün Filistindeki Nasıra kasabasında doğar, o dönemde kutsal kitaplarda geçen Celile (Galile), Kudüs (Yeruşalim), Nasıra (Nasara)nın yer aldığı Ortadoğuda Romalılar hakimdir ve Romalılarda “kendini kral ilan etmek” çarmıha gerilmekle cezalandırılır. Yahudiler, kendi şeriatlarına aykırı olduğu için Hz. İsa’yı sevmezler, ona bu şekilde iftira atarlar ve çarmıh hadisesi gerçekleşir. İslama göre iftiracılardan olduğu için Allah tarafından Hz İsa’ya benzetilen havari Yahuda, Hıristiyanlara göre de Hz İsa’nın kendisi çarmıha gerilir. Bundan sonra Roma İmparatorluğu İkiye ayrılıp Doğu Roma (Bizans) kurulana dek Roma topraklarında “Hz İsaya tabi olduğunu söylemek” yasaktır, cezası ya işkenceyle ölmek, ya da Arena’da aslanların önüne atılmaktır. İsa’dan sonra havariler dağılıp özellikle de o dönemde Yunanların yaşadığı, henüz Roma toprağı olmayan Anadolu’da onun öğretilerini yaymışlardır. Hz İsa öğrencilerini kilisede değil havrada toplardı. Dünyada ilk kilise havarilerden Aziz Pierre zamanında Mersinde “ecclessia (Cemaatin toplandığı yer)” adıyla kurulmuştur. Yunancada “Mesih” anlamındaki “Hristos” tan gelen “Hristiyan (Mesihe tabi)” sözü ilk burada geçer ki Hz. İsa’nın Anadili Yunanca değil, Sami kökenli Aramice’dir. Sembollere gelince, Haç işareti İ.S. 4 yy’da Ortodoks Hristiyanlığı kabul eden Doğu Roma’nın (Bizans) İmparatoru Konstantin Augustus tarafından “gördüğü bir rüyada kendisine zafer verildiği” belirtilerek kullanılmıştır, Yunancada Hristos’u simgeleyen K ve R’ nin üst üste çakışımıdır. İkonalar da (Tasvirler) Bizansla başlar ve okuma-yazma bilmeyen halka dini tasvir etmek için kullanılmıştır. İncili söylemeye gerek yok, Doğu Roma öncülüğünde Ekümeniklik (evrensel tanınmışlık) hakkı verilmiş mezhepler toplanıyor, yeni bir İncil oluşturulmasına karar veriliyor, din adamları burada Hz İsa’nın iki vücutlu (Hem insan, hem de (tıpkı Yunan Mitolojisindeki Zeus’un oğlu Herakles gibi) tanrının oğlu yarı tanrı) olduğuna şahadet edip teslis inancını başlatıyor, ve bugün kullanılan, aslı Yunanca olan – ki az önce dediğim gibi Hz. İsa’nın Anadili Aramicedir –, dört havari tarafından Hz İsa’nın öğretilerini kitaplaştırmak için yazılan kitapları Kanonik (Yunanca’da yasa niteliğindeki) İncil olarak kabul ediyorlar.Yani özetle Hristiyanlık adına yapılanların Hz İsa dönemiyle hiçbir ilgisi yok. Hele Doğu Roma’nın yaptıkları günümüzdeki tabirle tamamen antilaik biçimde halkın dini inançlarını sömürerek dini siyasi amaçla kullanmaya yöneliktir. Bizans tarihini biraz olsun okuyanlar belki bilirler, bunların teşkilatlanmasındaki amacın ne İsayla, ne de din ile ilgisi yok, tamamen siyasi ve ticari kaygılardan ibaret. Zaten bu durum anlaşıldığında da Rönesans ve Reform hareketleri başlıyor.
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
Biraz da okuyucuya önbilgi olması açısından bir şeyi düzeltmek istiyorum. Hz İsa yeni bir dinin tebliğcisi değil, kendinden önceki Tevrat’ın tastikçisidir ve kendinden sonra Hz Muhammed’in geleceğinin habercisidir. Hz İsa yeni bir dini kurmak için değil, Yahudilikteki yanlış itikatları düzeltmek için gönderildi. (“Hani, Meryem oğlu İsa, “Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah’ın size, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak gönderdiği peygamberiyim” demişti. Fakat (İsa) onlara apaçık mucizeleri getirince, “Bu, apaçık bir sihirdir” dediler”. Kuran-ı Kerim/SAFF SURESİ/06.AYET). Nasıl din haline geldiğine gelince, Hz İsa bugün Filistindeki Nasıra kasabasında doğar, o dönemde kutsal kitaplarda geçen Celile (Galile), Kudüs (Yeruşalim), Nasıra (Nasara)nın yer aldığı Ortadoğuda Romalılar hakimdir ve Romalılarda “kendini kral ilan etmek” çarmıha gerilmekle cezalandırılır. Yahudiler, kendi şeriatlarına aykırı olduğu için Hz. İsa’yı sevmezler, ona bu şekilde iftira atarlar ve çarmıh hadisesi gerçekleşir. İslama göre iftiracılardan olduğu için Allah tarafından Hz İsa’ya benzetilen havari Yahuda, Hıristiyanlara göre de Hz İsa’nın kendisi çarmıha gerilir. Bundan sonra Roma İmparatorluğu İkiye ayrılıp Doğu Roma (Bizans) kurulana dek Roma topraklarında “Hz İsaya tabi olduğunu söylemek” yasaktır, cezası ya işkenceyle ölmek, ya da Arena’da aslanların önüne atılmaktır. İsa’dan sonra havariler dağılıp özellikle de o dönemde Yunanların yaşadığı, henüz Roma toprağı olmayan Anadolu’da onun öğretilerini yaymışlardır. Hz İsa öğrencilerini kilisede değil havrada toplardı. Dünyada ilk kilise havarilerden Aziz Pierre zamanında Mersinde “ecclessia (Cemaatin toplandığı yer)” adıyla kurulmuştur. Yunancada “Mesih” anlamındaki “Hristos” tan gelen “Hristiyan (Mesihe tabi)” sözü ilk burada geçer ki Hz. İsa’nın Anadili Yunanca değil, Sami kökenli Aramice’dir. Sembollere gelince, Haç işareti İ.S. 4 yy’da Ortodoks Hristiyanlığı kabul eden Doğu Roma’nın (Bizans) İmparatoru Konstantin Augustus tarafından “gördüğü bir rüyada kendisine zafer verildiği” belirtilerek kullanılmıştır, Yunancada Hristos’u simgeleyen K ve R’ nin üst üste çakışımıdır. İkonalar da (Tasvirler) Bizansla başlar ve okuma-yazma bilmeyen halka dini tasvir etmek için kullanılmıştır. İncili söylemeye gerek yok, Doğu Roma öncülüğünde Ekümeniklik (evrensel tanınmışlık) hakkı verilmiş mezhepler toplanıyor, yeni bir İncil oluşturulmasına karar veriliyor, din adamları burada Hz İsa’nın iki vücutlu (Hem insan, hem de (tıpkı Yunan Mitolojisindeki Zeus’un oğlu Herakles gibi) tanrının oğlu yarı tanrı) olduğuna şahadet edip teslis inancını başlatıyor, ve bugün kullanılan, aslı Yunanca olan – ki az önce dediğim gibi Hz. İsa’nın Anadili Aramicedir –, dört havari tarafından Hz İsa’nın öğretilerini kitaplaştırmak için yazılan kitapları Kanonik (Yunanca’da yasa niteliğindeki) İncil olarak kabul ediyorlar.Yani özetle Hristiyanlık adına yapılanların Hz İsa dönemiyle hiçbir ilgisi yok. Hele Doğu Roma’nın yaptıkları günümüzdeki tabirle tamamen antilaik biçimde halkın dini inançlarını sömürerek dini siyasi amaçla kullanmaya yöneliktir. Bizans tarihini biraz olsun okuyanlar belki bilirler, bunların teşkilatlanmasındaki amacın ne İsayla, ne de din ile ilgisi yok, tamamen siyasi ve ticari kaygılardan ibaret. Zaten bu durum anlaşıldığında da Rönesans ve Reform hareketleri başlıyor.