Hazinetü’l Esrar Celiletül Ezkar Tercümesi Arapça Metni İle Birlikte
Tanıtım Bülteni
Bu Kitap Tasavvuf, DUALAR, Maddi Manevi Reçeteler, Havas, Sureler ve Duaların Sırları gibi konuları içermekte olup Bu kitapta tavsiye edilen sırların hepsi de denenmiş ve neticeleri alınmış şeylerdir. Sakın şöyle söyleme. Ben yaptım (okudum) ihtiyacım giderilmedi, yerine getirilmedi." Bilakis şöyle demen lazım gelir: "Âyetül-Kürsî'nin okunmasında ve onun şartlarını yerine getirmede bende bir kusur vâki oldu, bu sebeble ihtiyacım giderilmedi." Çünkü her şey için bazı şartlar ve belirli sınırlar ve ölçüler vardır. Veya şöyle demen lazım gelir: "Benim işlemiş olduğum günahlarım duamın ve ilticamın kabulüne mâni oldu da, arzum yerine gelmedi." Allahü Teâlâya zâtının, efâlinin ve esmasının hudutsuzluğunca hamd ü senalar olsun. Âlemlere rahmet olarak gönderilen, iki cihanın medâr-ı iftiharı, yaratılmışların biricik yardımcısı ve şefaatçisi Muhammed Mustafa'ya (s.a.v.) ve O'nun âline, ashabına (r.a.) ve kıyamete kadar O'na tâbi olacak olan bütün mü'minlere salât ü selâm olsun. Elinizde tercümesini sunduğumuz bu eserin Arapça aslı Seyyid Muhammed Hakkı Naziliye aittir. Müellif Peygamber Efendimizin soyundan gelme yani seyyidlerdendir. Türkiyede Aydın vilayetinin Nazilli kasabasında doğup büyüyen Muhammed Hakkı efendi bir vesile ile Mısır'da el-Ezher'de uzun müddet tahsil görmüş ve bu kıymetli eserini orada yazmıştır. Nakşibendi tarikatına mensub idi. Altun Silsilenin 28. halkası Şeyh Abdullah Dehlevî hazretlerinin halifesi idi.1 Bu Hazinetül Esrar kitabı, Kur'ân-ı Kerîmin mâhiyetini, ona ait bazı özellikleri ve çeşitli âyet-i kerimelerin okunuş ve yazılışındaki bazı maddî ve manevî hususiyetleri, âyet-i kerimeler, hadisi şerifler ve büyük imamların sözleri ile açıklamaktadır. Ancak burada bu kitapta yazılanlardan istifade etmek isteyen müslümanlar ilk önce şu hususlara dikkat etmelidir: 1- Bir kimse hadîs-i şeriflerde haber verilen hususları okurken veya okuturken ilk önce ve kesinlikle niyetini ihlaslı (samimi) kılıp şifâyı verenin Ailahü Teâlâ olduğunu unutmayıp okunan şeylerin bir vesile olduğunu bilmelidir. 2-Kişinin hastalıklarında veya işlerinde tevekkülü elden bırakmaması yani her türlü maddî ve tıbbî çareleri sonuna kadar kullandıktan sonra hadîs-i şeriflerde haber verildiği şekilde okunması lazım gelenleri okuyup, okutup manevî tedbirini de aldıktan sonra hastalığının veya işlerinin neticesini Allahü Teâlâ'ya havale etmesi gerekir."Ben şunu okudum, şunu yaptım fayda görmedim, böyle şey mi olur, bunlar faydasız şeylerdir"gibi düşüncelere asla sahip olmamalıdır. Yapacağı işlerde, hastalıklarında maddî, tibbî, manevî ve diğer bütün tedbirleri almalı dünyada yaşaması itibarı ile dünyevi şartları yerine getirmeli sonra da manevi yollarına tevessül etmelidir. Sonra da neticesini Allahü Teâlâ'dan beklemelidir. Neticesi istediği gibi olmadığında tekrar etmeli, olmadığı için kusuru kendi nefsinde aramalıdır.*Bursalı Muhammed Tahir, Osmanlı MüellifleriKitabın müellifi diyor ki: Bu kitapta tavsiye edilen sırların hepsi de denenmiş ve neticeleri alınmış şeylerdir. Sakın şöyle söyleme. Ben yaptım (okudum) ihtiyacım giderilmedi, yerine getirilmedi." Bilakis şöyle demen lazım gelir: "Âyetül-Kürsî'nin okunmasında ve onun şartlarını yerine getirmede bende bir kusur vâki oldu, bu sebeble ihtiyacım giderilmedi." Çünkü her şey için bazı şartlar ve belirli sınırlar ve ölçüler vardır. Veya şöyle demen lazım gelir: "Benim işlemiş olduğum günahlarım duamın ve ilticamın kabulüne mâni oldu da, arzum yerine gelmedi."Rivayet edildi; Rasûlüllah (s.a.v.) buyurdu ki, "Muhakkak ki günah rızka mâni olur (rızkı engeller) ve sâlih ameli hapseder." Hulasa: Kişi Allahü Teâlâ'nın emir ve yasaklarını mükemmel bir şekilde yerine getirme gayretinde ve niyetinde olmalıdır. Allahü Teâlâ bizleri kendisine hakîki bir kul, Muhammed Mustafa'ya (s.a.v.) hakîkî ümmet ve Rasûlünün (s.a.v.) veraset makamına hakîkî olarak tâbi olmayı nasip ettiği kullarından eylesin. Bizlerin yetişmesinde emeği geçen bütün hocalarımıza ve bu eseri tercümede bize vesile olan, yardımda bulunan Sayın Abdülkâdir Dedeoğlu Bey'e teşekkürlerimi arz eder ve okuyucularımızdan da hayır dualar beklerim. Bütün güzellikler Allahü Teâlâdan, onun son peygamberi Efendimizden ve varislerinden, her türlü kusur ise bizdendir. Osman Şen Müellifin Önsözü Hamd,Kur'ân-ı Kerim-ı Öğreten, insanı yaratan, ona beyânı (Fesahat ve belagatı) öğreten Allahü Teâlâ'ya mahsustur. Ve de Habîb-ı Muhammed (s.a.v.)'ikendisine Kur'ân-ı Kerîm'in inzali (indirilmesi) sebebiyle diğer peygamberler (a.s.) üzerine faziletli kıldı. Habîb-ı Muhammed (s.a.v.)'in ümmetiniKur'ân-ı Kerîm'i okumaları vasıtasıyla diğer ümmetler üzerine izzetli ve şerefli kıldı. Salât-ü selâm; Efendimiz Muhammed (s.a.v.)'e ve onun âline Kur'ân-ı Kerîm'in esrarının adedince olsun. Bundan sonra; (Besmele, hamdele ve salveleden sonra) Kur'ân-ı Kerîmfesahat ve belagat tabakalarının nihayeti ve en büyük derecelerin en sonu ve nihayetin en yücesidir. Zira Allahü Teâlâ buyurdu ki:"Hâlâ Kur'ân-ı Kerîm'i düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'dan başkası tarafından olsaydı, onda birçok ahenksizlik (ve tutarsızlık) bulacaklardı.Yine Allahü Teâlâ buyurdu ki:" De ki: İnsanlar ve cinniler bu Kur'ân-ı Kerîm'in benzerini getirmek için bir araya gelseler, birbirlerine yardım da etseler, yine onun benzerini getiremezler." Yine Allahü Teâlâ buyurdu ki; "Muhakkak ki, Biz bu Kur'ân'da insanlara her türlüsünden misâl getirdik. Umulur ki onlar düşünürler. (Zümer 27) Yine Allahü Teâlâ buyurdu ki; Biz bu misalleri insanlara veriyoruz, onları ancak ilim sahipleri akledebilir." (Ankebut 43) Yine Kur'ân-ı Kerîm; mertebelerin en yücesinde, fâidelerin en büyüğünde latifelerin en güzelinde, gizliliklerin en mükemmelinde olan, kendine mahsus özelliklerin en faziletlisi ve menfeatleri çok fazla ve meziyyetlerin en kıymetlisine sahip olandır. Hiç kimse, onun acib (çok harika) olan esrarına, eşi benzeri olmayan manalarına, çok olan faydalarına ve azim (büyük) olan faziletlerine ulaşamaz, (yani bunların nihayetine varamaz) Zira Allahü Teâlâ buyurur ki: "De ki: Eğer rabbimin kelimeleri için deniz mürekkep olsa idi, muhakkak Rabbimin kelimeleri tükenmeden deniz tükenirdi. Velev ki bir o kadar daha yardımcı getirmiş olalım!"(Sûre-i Kehf, âyet, 109) Yine Allahü Teâlâ buyurdu ki: "Yerdeki (her bir) ağaç kalemler, deniz de mürekkep olsa, arkasından ona yedi deniz daha katılsa yine Allah'ın kelimeleri (yazmakla) bitmez. Muhakkak Allah çok güçlüdür ve sonsuz hikmet sahibidir." (Sûre-i Lokman âyet: 27) Kur'ân-ı Kerîm'in sûrelerinin tamamı, kendisine itimat edilen âlimlerin icmâıyla 114'dür. Bazıları da Enfâl sûresi ile Beraat sûresini tek bir sûre kılarak (yani bunları tek bir sûre olarak kabul edip) 113 sûredir demişlerdir. Tanınmış imamlardan olan tahkik ehli âlimlere göre -ki, Allahü Teâlâ onları en yüce makamlarda iskan ettirsin.- Kur'ân-ı Kerim'insûrelerininen faziletlisi ve en büyüğü; Fatiha ve İhlâs sûreleridir. Zira Alîm ve Allâm olan Allahü Teâlâ buyurdu ki: "And olsun ki biz sana yedi âyeti (Fâtiha'yı) ve Kur'ân-ı Azîm'i verdik." (Sûre-i Hıcr âyet: 87) Yine Rasûlüllah (s.a.v.) buyurdular ki: "Nefsimi yed-ı kudretinde bulunduran Allahü Teâlâ'ya yemin olsun ki; Allahü Teâlâ Fâtiha'nın benzerini, ne Tevrat'ta, ne İncil'de, ne Zebur'da, ne de Kur'ân'da indirmiştir. Zira o, tekrarlanan yedi âyettir ve Kur'ân-ı Azîm'dir ki o bana verilmiştir." Yine Rasûlüllah (s.a.v.) buyurdular ki: "Bir adam Rasûlüllah (s.a.v.)'a gelerek dedi ki:- Ey Allah'ın Rasûlüî (s.a.v.) Kur'ân-ı Kerim'de hangi sûre daha büyüktür?- Kul hüvellahü ehad (Yani İhlâs süresidir) buyurdular. Bu kimse dedi ki:- Kur'ân-ı Kerim'de hangi âyet daha büyüktür? Rasûlüllah (s.a.v.) buyurdular ki:- Âyetü'l-Kürsîdir. (Allahü Lâ ilahe illâ hüvel hayyül kayyûm...) (Bakara sûresi âyet:255)Meşhur kavle göre; Kur'ân-ı Kerirn'in âyetlerinin tamamı 6660'dır. Kur'ân-ı Kerim'de âyetlerin en büyüğü, en faziletlisi ve en şereflisi, Âyetü'l-Kürsîdir. înşaallahü Teâlâ bunun kendi bahsinde hadîs-i şerifler gelecektir. Rasûlüllah'dan (s.a.v.) vârid olan (gelen) sahih hadîs-i şerifler ile Fâtiha-i şerife'nin, İhlâs sûresinin, Ayetü'l-Kürsî'nin a'zamiyyetini (en büyük oluşunu) ve faziletlerinin büyüklüğünü ve faydalarının çokluğunu ve esrarının acâibliğini (sırlarının harikalığını) ve bunların husûsiyetlerindeki büyük şerefliliği ve bereketlerindeki ziyâdeliğin çokluğunu buldum. Ve Rasûsülüllah (s.a.v.)'ın haber vermesiyle bunları okuyan kimse için büyük müjdelerin olduğunu buldum. Aynı şekilde Yasin, Fetih, Vakıa, Mülk, Nebe', Duhâ, Elem Neşrah, Kadir, Lem Yekûn, (Beyyine) İzâ Zülzilet, (Zilzal) Kevser, Kâfirûn, Nasr, Muavvezeteyn (Felak, Nâs) sûreleri ve Âmene'r-Rasûlü, En'âm ilk üç âyeti, Beraat sûresî'nin son iki âyeti, Haşir sûresinin son âyetleri gibi bazı âyetleri ve diğer sûrelerin faziletleri hakkında çokça hadîs-i şerif buldum. Aynı şekilde Rasûlüllah'ın (s.a.v.) sabah, akşam, geceleri ve gündüzleri bunların faziletleri, esrarı üzerine çokça devam ettiğini, bunları ta'lim (öğrenme) ve taallüm (öğretmeyi) emrettiğini ve erkeklere, kadınlara, çocuklara ve komşulara tebliğ ettiğini buldum. Yine bu mezkur kimselerin bunlar üzerine çokça devam etmeleriyle Rasûlüllah'ın (s.a.v.) vasiyyetini, Rasûlüllah'dan (s.a.v.) sonra Sahâbe-i Kiram, âlimler, Selef-i sâlihîn ve halefleri bunları gece ve gündüz okumaya ahitleşmişlerdir. Ve bunların kıraatinin keyfiyetini (nasıl okunacağını) adetlerini, hangi vakitlerde, en lâyık olanı ve bunların faydalarını beyan etmişlerdir. Onlar evlatlarını ve kardeşlerini, bu mezkur şeylerin kıraati ( oku nması) nın devamını çoğaltmaları üzerine teşvik etmişlerdir. Mümkün olduğu miktarca inayet (Bu mühim şeylerle meşgul olmak) vâcib oldu. Allahü Teâlâ'ya istiharede bulundum.
Kitap Yorumları - (0 Yorum)